Yeniden merhaba! :)
Bugünkü yazımda
geçtiğimiz hafta ailemle birlikte yaptığımız küçük bir
kaçamağı anlatmak istiyorum sizlere. Bu kaçamak biraz son dakika
alınan bir karardı aslında. Annemler biraz kafa dinleyebilecekleri ama aynı
zamanda denize girebilecekleri; gürültü patırtıdan uzak, sakin
ve huzurlu bir yer arıyordu. Bodrum, Çeşme veya Antalya'nın popüler tatil yerlerine de bu nedenle pek sıcak bakmadılar. İnternetten biraz otel araştırması yaptıktan sonra Balıkesir'in
Edremit ilçesine gitmek üzere apar topar toplanıp yola çıktık.
Edremit'te ne var ki, ne yapılır oralarda derseniz, burada meşhur
Kazdağları'nın yanı sıra Akçay ve Altınoluk gibi tatil
merkezleri bulunmaktadır. Birçok plaja Edremit'ten arabayla kısa sürede
ulaşabilirsiniz. Altınoluk'daki plajlar da güzeldi ve
otelimize daha yakındı, ama biz biraz daha uzun gidip Assos'u
görmek istedik. Assos ve Altınoluk'ta da konakayabileceğiniz yerler var; ama buralar hem daha pahalı olacaktır, hem de daha turistik olduğu için huzurlu bir ortam yaratmayacaktır. Assos'ta girdiğimiz plaj baya taşlıydı ama denizi kristal gibiydi, yani çok temiz ve güzeldi. Bunaltıcı sıcak bir güne çok güzel gelecektir burada birkaç saat serinlemek. Biz hafta sonu gittğimiz için biraz kalabalıktı plajlar ama sizin hafta içi gitme şansınız varsa çok daha boş ve sakin olacaktır.
Ha bu arada, buralara kadar geldiyseniz yakınınızda bulunan, Ayvacık ilçesine bağlı olan Küçükkuyu beldesinin Adatepe köyüne uğrayıp, köyün denize bakan tarafında bulunan Zeus Altarı'na çıkmadan ayrılmayın.
Biraz yokuş çıkıp yorulabilirsiniz ama en tepeye çıktığınızda karşılaştığınız büyüleyici manzara bu yorgunluğunuzu anında unutturuyor.
Meşhur Lesbos Adası'nı da buradan görebilirsiniz. Buranın tarihi ve mitolojik değer taşıyan kısmına gelecek olursak, altarın yapılış amacı Antik Çağ'da yaşayan insanların; kuraklıktan, hastalıktan ve doğal felaketlerden korunmak, savaşlardan galip gelmek ve topraklardan bereketli ürünler elde etmek isteğiyle burada tanrılardan yardım istemek ve çeşitli törenlerle tanrılara kurban sunmakmış.
Homeros, İlyada'da Tanrıların İda Dağı'nda (Kazdağı) yaşadıklarından ve Truva Savaşı'nı buradan izlediklerini ve yönettiklerinden bahseder. Tanrıların baş tanrısı olarak bilinen Zeus’un da bu altarda yaşadığı ve buradan savaşı izleyip yönettiği, aynı zamanda da Hera'yı buradan görüp aşık olduğu rivayetleri yine bu destanda yer alır.
Ha bu arada, buralara kadar geldiyseniz yakınınızda bulunan, Ayvacık ilçesine bağlı olan Küçükkuyu beldesinin Adatepe köyüne uğrayıp, köyün denize bakan tarafında bulunan Zeus Altarı'na çıkmadan ayrılmayın.
Biraz yokuş çıkıp yorulabilirsiniz ama en tepeye çıktığınızda karşılaştığınız büyüleyici manzara bu yorgunluğunuzu anında unutturuyor.
Meşhur Lesbos Adası'nı da buradan görebilirsiniz. Buranın tarihi ve mitolojik değer taşıyan kısmına gelecek olursak, altarın yapılış amacı Antik Çağ'da yaşayan insanların; kuraklıktan, hastalıktan ve doğal felaketlerden korunmak, savaşlardan galip gelmek ve topraklardan bereketli ürünler elde etmek isteğiyle burada tanrılardan yardım istemek ve çeşitli törenlerle tanrılara kurban sunmakmış.
Homeros, İlyada'da Tanrıların İda Dağı'nda (Kazdağı) yaşadıklarından ve Truva Savaşı'nı buradan izlediklerini ve yönettiklerinden bahseder. Tanrıların baş tanrısı olarak bilinen Zeus’un da bu altarda yaşadığı ve buradan savaşı izleyip yönettiği, aynı zamanda da Hera'yı buradan görüp aşık olduğu rivayetleri yine bu destanda yer alır.
Edremit'e yaklaşırken gözüme en çok çarpan şeylerden biri buranın zeytin bolluğu ve çeşitliliğiydi. Ege Bölgesi'nin zeytin açısından çok zengin olduğunu biliyordum ama bu kadarını hayal etmemiştim doğrusu. Zaten İzmir dışında Ege Bölgesi'nde de bulunmamıştım daha önce. Başınızı nereye çevirseniz tepenize bir yerden zeytin dalı sarkıyor neredeyse, ayrıca on adımda bir; doğal zeytinyağı, zeytinyağlı sabun, zeytin, hatta zeytin sütü satan dükkanlar bulabilirsiniz.
Neyse, sık sık yaptığımız molalarla birlikte İstanbul'dan 6-7 saat süren yolculuğumuzun sonunda Edremit'in Zeytinli kasabasına vardık. Böyle bir zeytin cenneti için farklı bir isim düşünemezdim ben de zaten. Zeytinli'nin işlek diyebileceğimiz tek bir ana merkezi vardı gördüğümüz kadarıyla. Burada her türlü alışverişlerinizi yapabilir ve bankamatikleri kullanabilirsiniz. Çevresinde ise hep küçük küçük köyler var. Buralarda market veya acil ihtiyaç için eczane, bankamatik vs. bulmanız pek olası değildir.
Bizim otelimiz Mehmet Alan Köyü adında ufak bir köydeydi. Eğer Kazdağı'nın zirvesine çıkmak gibi bir düşünceniz varsa burada kalmanızı öneririm cünkü sizi oraya çıkaracak araç ve kılavuzlarun bulunduğu merkeze çok yakın oluyor. Köyü bulmakta biraz zorluk çekebilirsiniz çünkü sık sık tabela çıkmıyor karşınıza, ama Zeytinli'de yaşayan birine sorduğunuzda size seve seve yardımcı olacaktır. Mehmet Alan Köyü'ne ilk başta arabayla girdiğimizde doğru yerde olup olmadığımızdan biraz şüphelendik. Etrafta ne bizim gibi ziyaretçi veya turist vardı; ne de otel görebildik. Neyse ki köyün yerlileri bizi bir süre merakla inceledikten sonra, yardımsever bir şekilde bize otelin yerini gösterdi. Zaten köyde toplamda iki pansiyon otel varmış. Yani kime sorsanız otelin yerini mutlaka bilecektir.
En sonunda Misanlı adındaki otelimize kavuştuk!
(Burası benim odamın girişiydi)
Ben doğallığı bir dereceye kadar severim; fakat örümcek ve böcek
fobim olduğu için genelde köy evlerinde çok rahat uyuyamayabiliyorum.
Misanlı Oteli de bu açıdan idealdi bana göre. Dışarıdan bakınca
tipik bir köy evi görünse de, içerisinde
klima, televizyon ve kurutma makinası gibi birçok teknolojik araç gereç mevcuttu. Sıcak su vardı. Wi-fi bulunduğundan internet açısından da
sıkıntı çekmedik. Benim için burayı en çekici kılan şey ise görselliğiydi. Keşke benim evim de böyle olsa diye düşündüm kaldığım süre boyunca.
Otelin iç tasarımına ve özenle yapılmış dekorasyonuna gerçekten hayran kaldım. Dinlenmek istediğiniz zaman sıradan bir otelde yaptığınız gibi illa odanıza kapanmanıza da gerek yok.
(Süper manzaralı terasa çıkan merdiven)
(Terasta gece gündüz yayılıp huzur içinde oturabileceğiniz bir koltuk)
Kahvaltılarını da çok beğendim açıkçası. Çok taze ve doğal malzemelerden yapıldığı besbelliydi oldukça lezzetliydi herşey. O kadar güzel gelmiş ki fotoğrafını bile sizin için çekmeye unutup direkt yemeğe dalmışım :( Ödediğiniz fiyatın içinde kahvaltı dahil oluyor zaten. Bunun haricinde acıkırsanız Miray Hanım veya Hasan Bey size çeşitli zeytinyağlı yemeklerinden
sunabilir, istediğiniz özel bir içecek, yiyecek veya atıştırmalık
varsa da sizin için ayrıca hazırlayabilirler.
(Saksıda yetiştirilmiş domatesler, zeytinler ve çeşitli çiçekler ortama çok güzel renk katmıştı)
3 gece kaldığımız bu şirin
mi şirin otelden ailecek hepimiz memnun kaldık. Bunun için Miray Hanım'a ve Hasan Bey'e emekleri için teşekkür ediyorum. Kazdağları'na çıkmayı düşünenlere, doğallığı sevenlere ama biraz lüksten de hoşlananlara Misanlı'yı şiddetle öneririm bir gün yolunuz düşerse.
Bu yazıyı şimdilik burada sonlandırıyorum ama seyahatimizin en eğlenceli kısmı olan Kazdağları gezimizi ikinci bir yazıda paylaşacağım sizlerle. Hoşçakalın ve takipte olun :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder